13 Temmuz 2012 Cuma

Eğer


Eğer bütün etrafındakiler kendilerini kaybedipte,
Seni itham ettikleri zaman
Sen kendine sahip olabilirsen.
Eğer senden şüphe edenlere karşı mülâyim davranarak,
Kendine itimat edebilirsen.
Eğer bekleyebilir de beklemekten yorulmassan,
Sana yalan söylenir de sen yalanla iş görmessen.
Ve senden nefret edildiğinde sen nefrete kendini kaptırmassan.
 İyi görünmeye çalışmaz fazla çalışmassan...

Eğer tahayyül edebilir,
Lâkin hülyâlarının esiri olmassan.
Eğer düşünebilir lâkin gayretlerini
Yalnız düşüncelerine bırakmazsan.
Eğer zafer ve felâketle karşılaştığın zaman
Bunları ayni zamanda iki aldatıcı olarak kabul edebilirsen.
Eğer bütün hayatının bir anda yıkıldığını görür,
Eğilir onları eskimiş âletlerle
Yeniden inşe edebilirsen...
Eğer bütün kazancını toplayabilir
Ve onu tehlikeye atabilirsen.
Kaybettikten sonra yeni baştan başlayabilir,
Kaybettiklerin hakkında asla tek bir kelime söylemezsen.
Eğer dermanı çabuk tükenmiş kalb, sinir ve kirişlerine,
Bir emirle yeniden takat verebilirsen.
Eğer avamla konuşurken faziletini muhafaza edebilirsen.

Eğer herkesi sayar fakat onlara
Olduğundan fazla ehemmiyet verebilirsen.
Eğer herkesi sayar; fakat onlara
Olduğundan fazla ehemmiyet vermessen
 Eğer ihmali affedilmeyecek her dakikanın
Kıymetli altmış saniyesini koşarak doldurabilirsen,
Her şeyi ile dünya senindir
Daha kıymetli bir adam olursun oğlum

Kypling

Deniz Humması


Geve denizlere dönmeliyim, ıssız denize, semaya
Bütün istediğim bir gemi ve yolunu gösteren yıldız 
Çark vursun, rüzgar söylesin, beyaz yelkenler çarpsın havaya 
Ve denizde sisli bir fecir, bir fecir istediğim yalnız .

Gene denizlere dönmeliyim, dalgaların çağrışına
Öyle hoyrat, öyle saf bir çağırış ki karşı durulmaz buna 
Bütün istediğim rüzgârlı bir gün, bulutların yarışı,
Savrulan köpükler, serpintiler, martıların haykırışı.

Gene denizlere dönmeliyim, serserilik hayatına 
Martılarla, balinalarla o keskin rüzgarlı yollarda 
Bütün istediğim yolculuğun sonunda, bıkıncaya dek,
Uyumak, rüya görmek ve bir gemici masalı dinlemek.

Josh Masefield
Tercüme: M.C.Anday

Daima


Fırtınalı hayatı severim.
Sisli düşünceler içinde,
Yapayalnız kaldığım zaman...

Yalnızlığı severim.
Hâtıraların denizine
Pervasız daldığım zaman...

Uzaklarda olmak isterim.
Kendime darıldığım zaman... 


Necdet Evliyagil

Tanrı ve Toprak

Beni bu kara topraktan sen yarattın;
Alnıma bu kara lekeyi sen sürdün;
Rabbim beni af et ve benden af dile.

Fitz Gerald

Ağlama Duvarı


Bu duvarın önünde anamız ağlıyor.
Yoksulluğumuza, çaresizliğimize, yalnızlığımıza
Siz başka duvara gidin
Elinizi sürmeyin karanlığımıza..

Bu karanlığın ortasında biz ağlıyoruz.
Kimsesizliğimize, zavallılığımıza, çirkinliğimize
Nice aydınlıklar, nice sabahlar sizin olsun
Korkunç karanlığımız yetişir bize...

Alın götürün güneşlerinizi başka dağlara
Gölgemizi kirletmeyin, yorgunuz
Bu duvarın önünde anamız ağlıyor
Bu karanlığın ortasın da biz ağlıyoruz.

Ü.Y. Oğuzcan

Deniz


Hiç bir yerde görmediğim, düşünceli deniz,
Saracaksın beni o hafif dumanlarınla;
Islak kumların üstünde ayaklarım, iz iz;
Unutacağım birden, şehri de, dünyayı da.

Ey deniz, ey mahzun dalgalar, elinizde mi;
Vahşi kumlar üstünde soluyup inleyerek,
Avutabilir misiniz gönlümü, derdimi?
Gönlüm ki, tek zevki artık sulara gömülmek.

Jean Moreas

Seccade

Kadehim düştü elimden halıya...
Halı sarhoş gibidir, kaç gecedir,
Serilip yattığı ondan mı nedir?

Babamın devrini görmüş bu halı,
O zamanlar da yatarmış yerde,
O zaman Tanrı'ya etmiş secde.

Nureddin Artam

O Şarkı


Hani bir akşam seninle,
Önümüz köpük köpük engindi.
Ağırdan, en güzel sesinle
Bana bir şarkı söyledindi,
O şarkıyı istiyorum senden…
Yine başını göğsüme bırak,
Kollarım bir daha seninle dolsun.
Yine o yarım bakışlarla bak bana,
Kirpiğini gökle aralıyarak,
Hat›rl›yor musun?
Yarı bulutlara, yarı gözlerime dalıyordun
Tadılmamış bir arzuda…
Yine, o şarkıyı istiyorum senden,
O bitmiyecek şarkıyı.

Sabahattin Batu

Ölüm Gelirse

Ölüm, gelirse eğer,
Ona diyeceğim ki,
Pek az şey götürebileceksin...

-Hasta ve yorgun bir beden;
Gün görmemiş bir kalb,
Sessiz, çıplak, zayıf bir vücut...
Ellerimde güller yok!
Şarkılar bilmiyorum:
Allahım, bana sadece
Susmak düşer,
Çünkü dünyamızı tanımıyorum.

Rene Bizet

Tekerleme


Küçük hanım saat onda uyanır
Geçer ayna başına boyanır
Küçük bey akşamdan kalma
Tatlı tatlı içi bulanır.
Hanım hanımcık anası
Baş ucunda fır dolanır
Aman ne yapsak ne etsek
Nane mi kaynatsak, kahve mi pişirsek
Kızlar, eliniz kırılsın kızlar
Hanimiş oğlumun cici maması.
Büyük beyin adı Hızır
Kendisi bankada müdür
Sabah sabah masa başında
Veznedarın Müşerrefi düşünür,
Müşerref canın çıksın Müşerref.
Müşerrefin başı bağlı
Koynunda müdürün oğlu
Küçük eniştesini sayıklar.
Bir evin bir hanımı Müşerref
Girer mutfağa soğan ayıklar.

Oktay Rifat 

Türkü


Gül budanmış, dal dal olmuş.
Menekşesi yol yol olmuş,
Siyah zülfün tel tel olmuş,

Biz şu yerlerden gideli,
Gurbet ellere düşeli.

Gül menekşeye karışmış,
Küskün olanlar barışmış,
Taze fidanlar erişmiş.

Biz şu yerlerden gideli,
Gurbet ellere düşeli.

Öksüz Âşık der bu sözü,
Hakk’a çevirmiştir yüzü,
Öldü zannettiler bizi,

Biz şu yerlerden gideli,
Gurbet ellere düşeli

Öksüz Dede

Gün

Sen uyandın diye gün doğar
Şu yol geçtiğin için güzel
Bırakmadığın için çirkin şu adam
Su aksin, dal gölgen içindir
Ve sen varsın diyedir,
Bu dünyada yaşayamam...


S.T. Teoman

Mahzun Tarafım


Benim  mahzun bir tarafım vardır.
Bakmayın neşeli olduğuma;
Sanki bir başkası içimde;
Pişman dünyaya geldiğine.

Bağ,  bahçe, deniz kenarı,
Güzel manzara faydasız;
Ben hazdan bitiyorum,
O daima neşesiz.

Alışamadım yıllardır,
Bu ikinci varlığıma.

Bakmayın neşeli olduğuma
Benim mahzun bir tarafım vardır.

Oktay Rifat 

Napolyonla Köylü


Birgün büyük Napolyon bir köycüğe uğradı,
Bir parça hava almak, dolaşmaktı maksadı,
Köyde çift sürerken, meserretle bakarken ,
Bir köylü Napolyonu görünce birden şaştı.
Hürmetle eğilerek huzuruna yaklaştı.
Bu, tarlada çift süren, bir fakir ihtiyardı
Bir ağarmış sakalı, bir bükük beli vardı.
Napolyonla gelince bir lâhzada göz göze,
Eline sarılarak şöyle başladı söze:
Köylü:
-"Sen imparatorsun, çok büyük ünvanlısın,
"Cesursun, kahramansın, heybetlisin, şanlısın,
"İstediğini çıkardın hükümdarlık tahtına
"Arzu etsen verirsin dünyaları ateşe,
"Hattâ hâkim olursun istersen güneşe.
"Sen herşeyi yapmakta kudretlisin bu kadar,
"Benim şimdi senden bir küçücük dileğim var;
"Kızımı bu köydeki bir gence vereceğim;
"Ben bu mesut düğünle murada ereceğim,
"Bir hakikat olmuyor bu tatlı emel lâkin,
"Kızım o gence karşı duyuyor âşk değil kin.
"Sen gönlüne hakim ol, varsın dediğim gence,
"Herşeyde kudretin var, yaparsın bunu bence."
Napolyon:
-"Ben bir imparatorum, ben büyük ünvanlıyım,
"Cesurum, kahramanım, heybetliyim, şanlıyım,
"Evet, Dünya şaşıyor benim açık bahtıma,
"İstediğimi çıkardım, hükümdarlık tahtına,
"Arzu etsem veririm dünyaları ateşe,
"Hatta hakim olurum istersem de güneşe.
"Bu arzunu duyunca derim ki; sen delisin.
"Bu büyük hakikati artık öğrenmelisin,
"Bu bu işi yapmak için hiçbir kuvvet bulamam,
"Arza hâkimim ama , kalbe hakim olamam."

Victor Hugo

Yol

Çocuklar ellerinde kitap
Mektep yolunda...

Gençler kollarında bahar
Saman yolunda...

İhtiyarlar gözlerinde sükûn
Allah yolunda...

Bir yoldur akın akın insanlar,
Kimi olduğu yerde başındanberi.

Kimi sonunda doğar,
Kimi ağlıyarak,
Kimi gülerek...
Yolcu yolunda gerek.

Cavidan Tümerkan

Bir Bulut Gölgesi

Bir rüzgâr açık duran kitabımı kefetti;
Orada "İlkbahar" şiirini bulmak için
Yapraklarını karıştırmaya başladı,
Ona fısıldadım: "Aradığın orada yoktur!"

Bir ilkbahar şiiri kiin için olabilirdi?
Rüzgâr cevap veremeden gülümsedi;
Ve bir bulut gölgesi geçti kızın yüzünden
Korktum; ah o an, orada bulunmasaydı...

Robert Frost
Tercüme: Fikret Evliyagil

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Istırabın Haykırışı

Ne kavga ediyor, ne duruyorum;
Bir korku, bir ümit; yaşamak ve donmak;
Gökyüzünde uçup yerde sürünmek;
Göğsüm boş, dünyayı kucaklıyorum.

Amor'un attığı bir zindandayım,
Ne açılmak biliyor, ne kapanmak;
Ne çözmek bağları, ne de bağlamak;
Ne kurtuluyorum, ne ölüyorum.

Dilsiz bağırırım, gözsüz görürüm;
Hemen ölmek isterim, hem ürperirim;
Elleri severim kendime nispet.

Gülerken ağlarım, ıstırap yerim?
Ha ölmek, ha kalmak aynı felaket:
Ey kadın! senin için bu hale girdim

Petrarca