6 Temmuz 2012 Cuma

Bedriye Mısralar


(Aziz Bedri Tahir Şaman'a 
Zarif dostluk havasının ilhamile)
Gelmek çün ikinci bir hayata,
Bir gün dönüş olsa ahretten;
Her ruh açılıp da kainata,
Keyfince semada bulsa mesken;
Talih bana dönse nazikâne,
Bir yıldızı verse malikâne;
Bigâne kalır o iltifâta,
İstanbula dönmek isterim ben.

Bin bir epe yükselen Boğazdan
Baktıkça Vatan görünsün  engin;
Her yıl, bir ömür boyunca, yazdan
Yelkenler açılsın ufka gergin.
Lâkin bu ikinci varlığımda,
Son devrede, ihtiyarlığımda,
Artık çekilince söz ve sazdan,
Ömrüm İç Erenköyünde geçsin.


Y.K. Beyatlı

Hatırlama


Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak
Rüyaların kadar sade, güzeldin.
Başbaşa uzandık günlerce 
Islak çimenlerine 
Yaz bahçelerinin
Ömrün gecesinde sükûn, 
Aydınlık, boşanan bir seldi avuçlarından.
Bir masal meyvası gibi, paylaştık mehtabı 
Kırılmış dal uçlarından.

A.H. Tanpınar

Lirik Intermezzo

Ne vakit senin gözlerini görsem;
Dert ve ızdırabımı unuturum;
Ne vakit ağzını öpsem.
Tedavi olduğumu hissederim.

Eğer göğsünün üzerine yaslanırsam,
Başımın üstünde bir sevinç,
Göklere uçar.
Bununla beraber "Seni seviyorum", desen,
Acı acı ağlarım


*Bu şiir Heinrich Heine 'in Balıkçının Güzel Kızı isimli şiiriyle aynı sayfada olmakla birlikte, özellikle bir şair belirtilmemiştir.

Balıkçının Güzel Kızı

Ey güzel balıkçı kızı
Sandalı sahile bırakarak yanıma gel,
Ellerini avuçlarıma ver,
Konuşalım.
Başcağızını kalbimin üstüne koy
Ve hiç korkma!
Sen vahşi denizlerle her gün hiç korkmadan
Başbaşa kalbim de bir denizdir
Onun da meddi cezri, fırtınaları vardır,
Derinliklerinde bir çok incileri saklıdır.

Heinrich Heine

Aşk Şiiri - Aşk - ı Maşuk

Bir kâsedir alev dolu gönlüm yana yana
Men tâ senin yanında dahi hasretem sana
Yaşlar dökene söndürmez âteşimi su...

Olsamdı ben sema, olsandı sen hava.
Alsamdı ben seni dem dem, nefes nefes...
Olsamdı ben zaman olsandı sen mekân,
Eflâki dolduran bir aşk olurdu bes.

Pâyın sedası gelsede sen hiç gelmesen.
Men beklerem kıymete dek vuslat istemem
Bulsam izinle semtini ol semte ermesem.
Akşam zamanı hasretin encamı gelmeden.

Rabia Hatun

Bir Yunan Vazosunda

Ey baharı değişmeyen,
Ey yaprakları hiç  dökülmeyen
Bahtiyar gölgelikler!
Ey hiç yorulmadan
Yeni yeni türküler besteleyen
Mes'ut şarkıcı!


Ey hepsinden daha mes'ut,
Hepsinden bin kere daha bahtiyar aşk!
Her zaman arzu ile yanan
Ve hiç dinmeyen;
Her zaman çırpınan,
Her zaman genç kalan aşk

Bütün insanların kalbine
Üzüntü ve ölüm veren
Alınlarını ateşlere yakan
Dudaklarını kurutan aşk!

John Keats
Tercüme: F. Evliyagil

Masal Yerine

Masal dinlerdik küçükken
Herkes gibi.
Masal masal dolanırdık,
Masal olacağız sanırdık.

Gençlik nasıl kaydı arada?
Bilemedik,
Eremedik murada,
Masal olamadık.

Erken gelmiş gibiyiz dünyaya,
Erken - Erken,
Gayrı masal anlatıyoruz,
"Bir varmış, bir yokmuşuz" derken
Bir de bakmışız yollar tükenivermiş.

Bir varmış bir yokmuş diye,
Bizi anlatıyorlar
Masal yerine

F.S. Afyonlu

Okyanusta Gece'den

Ah, nice gemiciler, nice kaptanlar uzak
Uzak seferlere çıktılar gülerek oynıyarak,
Hepsi kaybolup gitti şu kasvetli ufukta!
Kötü alın yazısı! Helâk oldu nicesi:
O dipsiz denizlerin karanlık bir gecesi,
Kör okyanusa daldı, görünmedi bir daha.

Nice gemi sahibi, gemisi, tayfaları!
Kasırga onları bir kitabın sayfaları
Gibi koparıp saçtı dalgalar üzerine!
Kimbilir ne oldular dalıp o uçuruma?
Her dalganın ağzında o yağmadan bir lokma;
Kayık birine düştü, tayfalar da birine!
Kimse bilmez ne oldu o talihsiz başlara.

O cansız alınlar ki çarpar meçhul taşlara,
Engin karanlıklarda yuvarlanıp giderken.
Ah tek dileği kalmış ne kadar ana baba,
Kumsaldan gözlerini dikip her gün ummana,
Öldüler, gidenlerin döndüğünü görmeden...


Victor Hugo

Diyemezsin

Her doğan gün ne getirir,
Bir yenisini mi hüznün?
Bilemezsin.
Gök, mavidir, güzeldir,
Gün ışıklı işveli…
Yüreciğin oynar yerinden,
Koşasın gelir, uçasın gelir.
Gelir gelmesine ya ...
Gel gör ki bir gün olsun,
Gülemezsin...

Bakarsın gözlerine,
Gözlerin yeşiline,
Yeşilin en güzeline
Hârelisine...

Kımıldar içinde arzular,
Bir ışıktır, yanıp söner
Yanıp söner,
Kımıldaşır arzular da,
Gözlerin yeşiline,
Yeşilin en güzeline,
"Sevdiğim" diyemezsin.

Sunullah Arısoy

Final

Demek hiç bir şeyi unutmuyorsun, peki.
Öyleyse elveda, haydi git.
Birbirimize söyleyecek hiç bir şeyimiz yok;
Müsaade ediyorum, gidebilirsin.
Maamafih biraz daha bekle,
Yağmur yağıyor... Bekle ki kesilsin.

Dışarısı çok soğuk onun için iyi sarın.
Aslında kışlık bir manto giyinmen lazımdı ,
Her şeyini iade etmedim mi?
Bende sana ait hiç bir şey kalmadı,
Mektuplarını ve resmini almıştın...

Mâdem ki ayrılıyoruz bana bir kere daha bak;
Fakat dikkat et ağlamayalım,
Zira bu aptallık olur.
Zavallı kafalarımızın seviştiğimiz günleri
Tekrar yaşaması için, ne kadar da kuvvet 
sarfetmesi lazım!..
Güya hayatlarımızı birbirimize ebediyyen vermiştik,

İşte, şimdi tekrar geri alıyoruz.

Düşünceler

Semanın yıldızları vardır,
Denizin incileri vardır....
Benim, benim kalbimin;
Benim de sevgileri vardır....

Goethe

Eski Yalı


Boğaziçi'nin emektar 
balıkçısı Sadık Reis'e
Kayıkhane'nin
Üstündeki cumbada,
Her şey değişmiş zamanla..
Sedir,
Uzaklaşmış yerinden;
Renkler,
Çözülmüş kilimden;
Zaman,
Duvarları dolduran
Resim çerçevelerinde kalmış.
Boğaziçi'nin
Pul pul aydınlığını,
Odalara aksettiren,
Üç katlı billûr âvize'nin
Asıldığı aynalı tavan,
Yerini,
Yağlı boya çizgilere bırakmış..

Nerde şimdi
O cânım divan?
Hasır,
Bilmem kaç parçaya ayrılmış:
Yıllar geçmiş durmadan,
Yıllar, renkleri alıp götüren,
Sesleri hâfızadan silen,
Yıllar konaklamış
Eski cumbada...
Bu iki katlı
Ahşap yalıda
Hatıra

Gök Öyle Mavi...


Gök öyle mavi, öyle durgun,
                Damlar üzerinde!
Yeşil bir dal sallana dursun,
                Damlar üzerinde!
 Ürpertip gökyüzünü birden,
                Bir çan tın tın eder.
Bir kuştur şu ağaçta öten;
                Türküsünü söyler.
 İşte hayat! aç gözünü gör;
                Bak ne kadar sade.
Her günkü sâkin gürültüdür,
                Şehirden gelmekte.
 Ey sen ki durmadan ağlarsın,
                Döversin dizini;
Gel söyle bakalım ne yaptın,
                Nettin gençliğini?

Paul Verlaine

Şarkı


Gülzâra salın, mevsimidir geşt-ü güzârın.
Ver hükmünü, ey serv-i revan köhne bahârın.
Dök zülfünü semmur giyinsin ko izârın.
Ver hükmünü ey serv-i revân köhne bahârın.

Bülbüllerin ister seni ey gonca-dehen gel.
Gül gitdigini anmayalum, gülşene sen gel;
Pâmâl-i şitâ olmadan iklîm-i çemen gel,
Ver hükmünü ey serv-i revân köhne bahârın.

Sal hatt-ı siyeh-kârın o ruhsâre-i âle.
Semmûrunu kaplat bu sene kırmızı şâle,
Al deste eger lâle bulunmazsa piyâle.
Ver hükmünü ey serv-i revân köhne bahârın.

Nedim

Dost Orman

Temiz şeyler düşündük, tertemiz
Uzun yollar boyunca; beraber.
Eli elimde, yanyana, sessiz;
Çevremizde karanlık çiçekler.

Yapayalnız kırda, yeşil gecede
Yürüyorduk nişanlılar gibi;
Gökte ay, masaldaki bir meyve;
Bölüştük o sihirli meyveyi,
Ve öldük yosunlar üzerinde,
Uzakta, yalnız; o mırıltı,
O dost ormanın gölgelerinde.

Sonra gökte, nurlarla sarılı,
Buldum seni; yaş dolu gözlerim,
Sevgili sûkût yoldaşım benim.

Paul Valery

Hayal Ettiğim Gibi

Sesler kesildi: Güller, alevlerle dolu, su:

Ey bir devamlı gurbetin âvâre yolcusu,
Bak bahçelerde akşamın iklimi başladı,
Hülyâ zamanı geldi, saatler yavaşladı.
Ardında gölgeler sürüyor şimdi her şekil,
Onlar deminki paslı, donuk maddeler değil.

Şeklin hayâli durduran eb'adı kalmadı.
Bilmem nedir bu? - Gölge mi, Rüya mıdır adı?

Bir gizli el, sihirli bir el var ki ortada.
Eşyaya bir buharlı güzellik dağıtmada.
Rüya mıdır benim de acep gözlerimde ki,
İnsanlar öyle saf, o kadar hisli, maddesiz..
Keyfimce bir sema, yine keyfimce bir deniz,
Dünya benim tasarladığım bir resim gibi,

Her şey bu anda hayal ettiğim gibi.

M.F. Ozansoy

Söyle Bana

Söyle bana
Gülümseyen çocuk,
Söyle bana....
Hoşlandığın mai nedir?


- Unutulmuş
Bir yığın hatıraları,
Hafif rüzgârlarla getiren
Yumuşak ve sâkin
Bir sonbahar akşamı...

O halde söyle bana:
Mes'ut bir kimse için
İstikbal nedir?

- Bulutsuz güneş altındaki,
Bir deniz...
Sonsuzluğa doğru uzanan,
Azametli, muhteşem,
Göz kamaştırıcı bir deniz.

Emily Jane Bronte

Sevgili'den

Benim istediğim sevgili,
Şöyle bir kımıldadı, bir doğruldu, bir silkin-
dimi
Kıyametler koparmalı dört yanında,
Ateşten kıyametleri.
Benim istediğim sevgili 
Cehennem  gibi olsun ama.
Bir anda kurutup, yok edip denizleri,
Gene bir anda, bir dalgadan bir deniz çıka-
rarak meydana
Unutturmalı cehennemi
Benim istediğim sevgili
Elinde gökleri bir mendil gibi dürmeli,
Güneşli bir kandil gibi tutup asmalıdır.

Mevlana

Bir Adım

Bana mürşid ol, ey şevkat nuru
Ayaklarımı koru;
Uzaktaki manzarayı
Görmek istiyorum...
Bir adım kâfi bana.

Salzbergere

Türkü

Ela gözlü nazlı dilber!
Koma beni el yerine.
Altın kemerin olayım,
Dola beni bel yerine!

Hecine, gönlüm, hecine,
Yiğide ölüm gecine.
Al beni zülfün ucuna,
Sallanayım tel yerine...

Gel, kız, karşımda dursana
Şu benim halim sorsana,
Zülfünden bir tel versene,
Koklıyayım gül yerine.


Karacoğlan der nolayım,
Kolun boynuma dolayım.
Nazlı yâr, kölen olayım,
Kabul eyle kul yerine...


Karacaoğlan

Unutulmuş Şeyler

Kumun üzeride
Bırakılmış bir su parçası;
Denizin bir unutkanlığıdır.

Uzak dağlarda,
Kaybolmuş bir bulut
Rüzgârın bir unutkanlığıdır.

Toprağa düşmüş,
Gümüşlü bir kanat;
Geçen bir kuşun unutkanlığıdır.

Hülyaya dalmak
Ve ağlamak ihtiyacı
Gençlik günlerinin bir unutkanlığıdır.

Başo

Sone

Bir simsiyah karanlık acı geçmede benden,
Ömrümün ta içinden sessiz, şikâyetsizce
Sanki ak çiçekleri beyaz rüyalarımın
Adaktır sükûtlara bürünen günlerimden.

Bir büyük soru geçer yolumun üzerinden
Aşarım engin ve sonsuz dalgalarını onun
Ölçmeğe cesaretim yetişmiyor içinden.

Sonra bir keder kaplar tâ derinden içimi
Yaz geceleri gibi bulanık, ırak, donuk,
Arasıra yıldızlar pırıldaşır gönlümde:

Ararım o zaman ellerimle sevgiyi,
Çünkü bir göz bulmayan dudaklarım, ne yazık

Bir dua gibi ona tapmak ister içimde...

Franz Kappus
Tercüme: M.Özgü

Vardır

Aşk vardır
Gönülde.
Aşk vardır
Gezer dilde.

Güzeller vardır
Görünürde.
Güzellik vardır
Derinde.

Bulur kişi nasibini
Bu ölümlü yer yüzünde..

Sır vardır
Çözülür.
Sır vardır
Düğümlüdür.

Sevinç vardır
Güldürür.
Sevinç vardır
Öldürür.

Dert vardır
Eritir.
Dert vardır
Derman verir
Dindirir.

Benimkiler tükenmez
Birbirini yitirir.

Hikmet Omay