11 Temmuz 2012 Çarşamba

Istırabın Haykırışı

Ne kavga ediyor, ne duruyorum;
Bir korku, bir ümit; yaşamak ve donmak;
Gökyüzünde uçup yerde sürünmek;
Göğsüm boş, dünyayı kucaklıyorum.

Amor'un attığı bir zindandayım,
Ne açılmak biliyor, ne kapanmak;
Ne çözmek bağları, ne de bağlamak;
Ne kurtuluyorum, ne ölüyorum.

Dilsiz bağırırım, gözsüz görürüm;
Hemen ölmek isterim, hem ürperirim;
Elleri severim kendime nispet.

Gülerken ağlarım, ıstırap yerim?
Ha ölmek, ha kalmak aynı felaket:
Ey kadın! senin için bu hale girdim

Petrarca

Bendedir


Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan...
Kime ne, aşılmaz duvar bendedir...
Süslenmiş gemiler geçse açıktan
Sanırım gittiği diyar bendedir.
Yaram var... havanlar dövemez merhem,
Yüküm var... bulamaz pazarlar dirhem,
Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem;
Yollar ki, Allah'a çıkar, bendedir.


N.F. Kısakürek

Akdeniz


Kenarında doğdum büyüdüm,
Huyum iklimine benzedi,
Tembelim, sıcağı severim;
Havana, suyuna alıştım.
Ayrılsam hasta olurum,
Ne kadar güzel maviliğin Akdeniz
Beş kardeşim mavi gözlü
Ben değil,
Her vakit üzülürüm.


Necati Cumalı

Akşamın Şarkısı

Aşkım kara bahtımda açarken dökülen gül,
Kalbimde derinden kanayan hatıralar var.
Hâlâ seni hasretle anar bahçede bülbül,
Hâlâ sen söyler bana vâdideki rüzgâr...

Her yerde senin en güzel, en tatlı hayalin;
Her gölgeye sinmiş bir uzun hâtıra sende...
İlk aşkını hicranla anıp ürpereceksin,
Mevsimler o hep ayni tahassürle geçerken...

Akşamları rü'yaya dalan gölgeli yollar,
Yaz günleri altında serinlediğimiz çam!...
Her dalgalanan nağmede senden bir eser var;
Her şey seni yâdetmededir böyle her akşam!...

N.T. Alper

Yalnız

Hayat denen komedi,
Trajedi veya dramın
Ne dersen de,
Sen de içindesin

Ağlayan, gülen, ızdırap çeken
Mes'ut olan
Velhasıl
Yaşıyan ve ölen
Milyonlar içindesin.

Çark seni fırlatıp atana kadar
İçindesin.
Bu mudur adalet?
Dünyaya gelmek için sana sordular mı?
Fikrini aldılar mı?

Şimdi de hayatından sen mes'ulsün, diyorlar;
Acı çek, ızdırap içinde kıvran, eğlen, gül
Mes'ut ol veya olma!
Kimin umurunda...
Gelmişiz gidiyoruz işte!

Yalnız, yapayalnız
Bunca karışık bir dünya içinde
Yapayalnız;
Daha iyi değil mi güzelim!

D.Serez

Artık Başı Boş Dolaşamıyacağız

İşte artık başıboş dolaşamıyacağız.
Geç vakte kadar gecenin koynunda,
Kalplerimiz el'an sevgi dolu olsa da,
Ay eskisi gibi parlasa da.

Çünkü kılıç kınını eskitir.
Ve ruh göğsü yıprandırır.
Kalb dinlenmek için duraklamalıdır.
Ve aşk da dinlenmelidir.

Geceler sevişmek içinse de.
Ve gün çabuk dönse de,
Gene biz başıboş dolaşamıyacağız.
Ayın ışığı altında.

Byron

Karga ile Tilki


Bir dala konmuştu Karga Cenapları;
        Ağzında bir parça peynir vardı.
Sayın Tilki kokuyu almış olmalı;
         Ona nağme yapmaya başladı:
         "-Ooo! Karga cenapları,merhaba!
Ne kadar güzelsiniz, ne kadar şirinsiniz!
         Gözüm kör olsun yalanım varsa,
         Tüyleriniz gibiyse sesiniz
Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın."
Keyfinden aklı başından gitti Bay Karganın;
         Göstermek için güzel sesini
Açınca ağzını,düşürdü nevalesini,
         Tilki kapıp onu dedi ki: "Efendiciğim,
         Size güzel bir ders vereceğim:
Alıklar olmasa iş kalmaz açık gözlere;
Böyle bir der de değer samorım bir peynire."
         Karga şaşkın, mahcup, biraz da geç ama,
Yemin etti gayri faka basmayacağına.


Jean De La Fontaine
Tercüme: O.V. Kanık

Biz, Onu Unutacağız


Kalb biz onu unutacağız
Sen ve ben bu gece
Sen onun verdiği sıcaklığı unutabilirsin,
Ben aydınlığını unutacağım.
Bana dua ettiğin zaman,
Ben düşüncelerimi
Karanlıklara boğacağım.

Acele et! korkarım ki sen gecikirsen,
Belki ben onu hatırlayabilirim.

Emily Dickinson

Hüzün


Gücüm, hayatım, nem varsa kaybettim
Kaybettim, ah, dostlarımı, neşemi.
Kalmadı, hattâ, kibrim, azametim,
Oydu vehmettiren dahiliğimi.

Hakikat budur, dedikleri zaman
Karşımda sahiden bir dost zanettim.
Hakikati anlayıp duyduğum an;
Çoktandır galip gelmişti nefretim.

Ama işte hakikat ebedidir;
Yaşarsa bir kimse ondan bihaber
Alemde ömrünce gafil kişidir.  

Tanrı soruyor; cevap vermek ister?
İyi ki ağlamışım arasıra;
Elimde kalan servet bu, dünyada.



Alfred De Musset
Tercüme: C.S. Tarancı

Şarkı

Bağ gölgelenir, güller açar, bülbül öterken,
Hak sanki yaratmış seni bir yaz gecesinden.
Ömrün bana mehtabı ve yıldızları sendin.
Hak sanki yaratmış seni bir yaz gecesinden.
Kalbim seni bir yaz kuş dinler gibi dinler,
Esmer geceler sendeki esmerliği söyler.
Yollar kokunu gönlüme Temmuzda çiçekler.
Hak sanki yaratmış seni bir yaz gecesinden.

Cemal Şahabettin

Göl


Ebedi gecesinde bu dönüşsüz seferin
Hep başka sahillere doğru sürüklenen biz
Zaman adlı denizde bir gün bir lahza için
Demirleyemez miyiz? 

Ey göl, henüz aradan bir sene geçti ancak,
Seyrine doymadığı o canım su yanında
Bir gün onu üstünde gördüğün şu taşa bak,
Oturdum tek başıma! 

Altında bu kayanın yine böyle inlerdin;
Yine böyle çarpardı dalgaların bu yara,
Ve böyle serpilirdi rüzgarlarla köpüklerin
O güzel ayaklara. 

Ey göl, hatırında mı? Bir gece sükut derin,
Çıt yoktu su üstünde, gök altında, uzakta,
Suları usul usul yaran kürekçilerin
Gürültüsünden başka. 

Birden şu yer yüzünün bilmediği bir nefes
Büyülenmiş sahilin yankısıyla inledi
Sular kulak kesildi, o hayran olduğum ses
Şu sözleri söyledi;
"Zaman, dur artık geçme, bahtiyar saatler, siz
Akmaz olunuz artık!
En güzel günümüzün tadalım o süreksiz
Hazlarını azıcık! 

Duygu

Derinden derine ses verdi duygu,
Bir zevkli yanışla çırpıldı içim.
;Hayâlin hakikat oluşuydu bu,
Hakikî âleme bu ilk girişim.

Ölüme gülerek baktı gözlerim,
Izdırap mânası meçhûl yalandı.
Bütün çırpınışım, acı sözlerim,
Seni kaybetmekten korktuğum andı.

Engin Gönül

İçe Kapanış


Derdim, yeter, sâkin ol, dinlen biraz artık;
Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam,
Siyah örtülere sardı şehri karanlık;
Kimine huzur iner gökten, kimine gam.

Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,
Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte;
Toplasın acı meyvesini nedametin
Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle,
 Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler
Eski zaman esvaplariyle eğilmişler;
Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan.

Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi
Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran
Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.


Baudelaire

Mari'ye

Sonsuz bir sessizlik içinde
Üzülyorum.
Meğer kalıbın unutabilir
Ruhun aldatabilirmiş...

Byron

Gel Gör ki Şair Yine Aşıktır

Öylesine değişti ki devran,
Öylesine başka ki faslı bahar;
Okunmaz  oldu adın sevda bâbında;
Yâr!

Başka türlü edilir methüsenası sevgilinin.
Nerde kaldı sîmîn, gonce misal?
Aşkın kitabında değil, sözlükte kaldı:
Visal.

Hüsran, sade romanlarda,
Sade plâklarda söylenir cevrücefa:
Ve bir semt ismidir İstanbul'da sade;
Vefa.

Gel gör ki şair yine âşıkır.
Öylesine kötü sevdadan yana;
Ve ir namemakamındadır bütün şiirler;
Anlayana...

M.S. Onat

İnsan ve Deniz


Hür insan, sen denizi daima aş ile seveceksin!
Deniz senin aynandır; dalgalarının sonsuz yuvarlanışında
Kendi ruhunu göreceksin...
Senin ruhun da, daha az derin bir girdap değildir.
Sen hayalinin sonsuzluğuna varmaktan zevk alırsın,

Onu gözlerinle ve kollarınla kucaklarsın...
Kalbin, bu hırçın iniltinin gürültüsü ile, bazan şikayetini unutur;

İkiniz de karanlıktasınız; sır vermezsiniz...
Ey insan, senin girdaplarının derinliğini,
Hiç kimse ölçemedi.

Ey deniz, senin gizli zenginliklerini 
Kime bilmez...
Sınırlarınızı saklamakta
O derece kıskançsınız ki,
Sayısız acılarınıza rağmen
Uzun yıllardanberi merhametsizce çarpışıyorsunuz.
Ölüme ve sonsuzluğa gitmeyi o kadar seviyorsunuz ki,
Ey barışmıyan kavgacılar! Ey amansız kardeşler...

Baudelaire

Bir Fikrin Adamları

Güneş bir, iklim başka.
Su gümüş halka halka
Bir tastan içerlerdi.

Zaman bir, devir başka.
Eklense parça parça
Bir yoldan geçerlerdi.

Şekil bir, renkler başka.
Gönül düşerse aşka
Bir güzel seçerlerdi.

Tanrı bir, dinler başka.
Nefes bir dudaklarda.
Bir yere göçerlerdi.

Kemal Kaplancalı

Meçhûl Gölge

Deniz...
Bu gece ne kadar sessiz!
Rüzgârın kımıldattığı birkaç dalga.
Mehtap ve ben;
Başka hiç kimse yok onu seyreden
Bir gölge belirdi o anda
Önce semaya baktı,
Sora enginlere.
Birden irkildi,
Korkmuş olacaktı.
Ona yaklaşarak sordum,
Kimsiniz?
Galiba derdini açıyordum
"Bilmem ki" dedi.
Daha iyi olur öğrenmeseniz.
Ruhu bir hatırayla doldu taştı,
Sonra yavaş yavaş,
Gözlerinde bir kaç damla yaş,
Yıldızların yıkandığı sahilden uzaklaştı.

Melahat Güçkan

Sükunet

Rüzgâr,
Yüksek tepelerde,
Ağaçların titreşen
Yaprakları arasında,
Ve başakların koynunda.
Gök,
Mavi ve berrak.
Bu sessizlik içerisinde
Uyumak ve uyanmamak.

Arman Breba

Rüzgâr

Akşamla yamaçlar küsüp olmuş gene mosmor,
Geçmiş günü rüzgâr oluyor yada vesile,
İnsan göçüyor hergün ölüm vesvesesile;
Ruhumda alevlendi o hiç sönmiyecek kor.

Kafi deme, yor kendini ey hasta gönül yor
Birgün gene mes'ut olabilmek hevesile
Şahlanddı elem rugârın azgın nefesile
Sevmek ne kolay şey, ve unutmk ne kadar zor.

Bozkırların esmekte o feryadı denizden;
Bir şey koparak savruluyor benliğimizden;
Ağlar gibi mazi korunun iç çekilişinde.

Kalb ağrıma bir türlü deva etmiyecek kâr
Ömrün çölü hülyalarımın geçti peşinde.
Bir nam anıyor, bak gene rüzgâr, gene rüzgâr.

Edip Ayel